Masum Bir "Emanet", Ciddi Sonuçlar: Şirket Aracını Şirket Dışı Kişilere Vermenin Hukuki Riskleri
Giriş
Ticari hayatta, şirket varlıklarının kullanımı konusunda esneklik gösterilmesi sıkça karşılaşılan bir durumdur. Şirkete kayıtlı ticari bir aracın, "bir günlük işi var", "acil bir yere gitmesi gerekiyor" gibi gerekçelerle şirket ortağının bir yakınına, bir arkadaşa veya şirketle hiçbir resmi bağı olmayan üçüncü bir kişiye "emanet" olarak verilmesi, ilk bakışta insani bir yardım gibi görünebilir. Ancak bu masum eylem, Türk Hukuk Sistemi ve özellikle Sosyal Güvenlik Mevzuatı açısından, şirketi ve yöneticilerini felakete sürükleyebilecek ciddi yasal riskler barındırmaktadır.
Bu makalede, bir şirket aracının şirketle alakası olmayan bir sürücüye emanet verilmesinin SGK, trafik, borçlar ve sigorta hukuku bakımından doğurabileceği yasal sorunlar incelenecektir.
1. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Perspektifi: "İş Kazası" Tuzağı
En kritik ve genellikle göz ardı edilen risk, SGK mevzuatından kaynaklanır. Şirketle bağı olmayan sürücünün, aracı kullanırken bir kaza geçirdiğini varsayalım.
Hizmet Akdi İddiası ve İş Kazası Bildirimi: Kaza geçiren sürücü veya sürücünün vefatı halinde mirasçıları, kaza anında "şirket için bir iş yaptığını" (örneğin, "şirketin bir malzemesini taşıyordum" veya "şirket müdürünün talimatıyla bir yere gidiyordum") iddia edebilir. Bu durumda, olayın SGK'ya "iş kazası" olarak bildirilmesi gündeme gelir.
SGK Müfettiş Soruşturması: Böyle bir iddia üzerine SGK müfettişleri derhal bir soruşturma başlatır. Soruşturmanın odak noktası, kaza anında sürücü ile şirket arasında bir "hizmet akdi" olup olmadığını tespit etmektir. Bu bağın resmi bir yazılı sözleşme ile kurulmuş olması şart değildir. Kişinin, şirketin emir ve talimatı altında, şirkete ait bir üretim aracıyla (araç) bir faaliyette bulunması, fiili bir çalışma ilişkisinin (de facto) varlığı için yeterli görülebilir.
Sigortasız İşçi Çalıştırma ve Yaptırımları: Eğer müfettişler, kazanın şirket işiyle ilgili olduğuna ve sürücünün o an fiilen şirket için çalıştığına kanaat getirirse, şirket "sigortasız işçi çalıştırmış" kabul edilir. Bunun sonuçları ağır olacaktır:
İdari Para Cezaları: Şirkete yüksek miktarda sigortasız işçi çalıştırma ve iş kazasını süresinde bildirmeme cezaları kesilir.
Rücu Davaları: SGK, kaza geçiren sürücü için yaptığı tüm sağlık harcamalarını, ödediği geçici veya sürekli iş göremezlik ödeneklerini (maaşlarını) ve ölüm halinde hak sahiplerine bağlanan gelirleri, işverenden (şirketten) faiziyle birlikte geri ister. Buna "rücu davası" denir ve bu davalar milyonlarca liralık tazminatlara yol açabilir.
Teşviklerin Kaybı: Şirket, sigortasız işçi çalıştırdığı için mevcut ve gelecekteki SGK istihdam teşviklerinden mahrum kalabilir.
Aracın "emanet" verildiğini ve sürücünün şirketle ilgisi olmadığını kanıtlamak, özellikle sürücünün aksi yönde bir beyanı varsa, son derece zorlaşacaktır.
2. Karayolları Trafik Kanunu (KTK) ve İşletenin Sorumluluğu
Türk hukukunda araç sahibi/işleten, aracın sebep olduğu zararlardan dolayı "kusursuz sorumluluk" ilkesine tabidir.
İşletenin Kusursuz Sorumluluğu (KTK md. 85): Karayolları Trafik Kanunu'na göre, araç "işleten" (genellikle ruhsatta adı yazan şirket) ve "araç sahibi", aracın üçüncü kişilere verdiği zararlardan doğrudan sorumludur. Bu sorumluluk için şirketin bir kusuru olması gerekmez. Sürücü (emanet alan kişi) kusurlu bir şekilde üçüncü bir kişiye çarparsa, zarar gören kişi tazminat davasını hem sürücüye hem de doğrudan şirkete karşı açabilir. Şirket, "Aracı ben kullanmıyordum, emanet vermiştim" savunmasını yaparak bu sorumluluktan kurtulamaz.
Müteselsil Sorumluluk: Şirket, sürücü ile birlikte "müteselsilen" (zincirleme) sorumlu olur. Yani, zarar gören kişi, zararının tamamını şirketten talep edebilir. Şirket bu parayı ödedikten sonra, kusuru oranında emanet verdiği sürücüye dönüp bu parayı istemek (rücu etmek) zorunda kalır ki bu da ayrı bir hukuki süreçtir.
3. Sigorta Hukuku: Kasko ve Trafik Sigortasının Rİske Girmesi
Şirketler genellikle "Aracın sigortası var" diyerek rahatlama eğilimindedir. Ancak bu da tehlikeli bir yanılgıdır.
Zorunlu Trafik Sigortası: Trafik sigortası, aracın üçüncü kişilere verdiği zararı karşılar. Kaza anında sürücünün ehliyetli olması ve alkollü/uyuşturucu etkisinde olmaması şartıyla, sigorta şirketi üçüncü şahsın zararını öder. Ancak, sigorta şirketi, poliçe şartlarının ihlal edildiği (örneğin, aracın ticari amaçla kullanılırken yetkisiz kişilerce sürülmesi) gerekçesiyle, ödediği tazminatı araç işletenine, yani şirkete rücu etme hakkını saklı tutabilir.
Kasko Sigortası (Daha Büyük Risk): Asıl tehlike kasko poliçesindedir. Kasko, aracın kendisinde meydana gelen hasarı karşılar. Kasko poliçeleri genellikle aracı kimlerin kullanabileceğine dair kısıtlamalar (teminat dışı haller) içerir. Çoğu kurumsal poliçe, aracı "şirket çalışanları, ortakları veya poliçede ismi belirtilen kişiler" dışında kullananların yaptığı kazaları teminat dışında bırakır. Eğer araç emanet verilen üçüncü bir kişi tarafından kullanılırken pert olursa veya büyük hasar alırsa, kasko şirketi "poliçe ihlali" ve "yetkisiz sürücü" gerekçesiyle hasarı ödemeyi reddedecektir. Bu durumda şirket, yüz binlerce liralık araç hasarını kendi cebinden karşılamak zorunda kalır.
4. Türk Borçlar Kanunu ve Hukuki Sorumluluk
Aracı emanet verme işlemi, hukuken bir "ariyet sözleşmesi" (kullanım ödüncü) olarak nitelendirilebilir. Şirket (ödünç veren), aracın güvenli ve kullanılabilir olduğundan emin olmak zorundadır. Eğer araçta bilinmeyen bir fren arızası varsa ve emanet alan kişi bu nedenle kaza yaparsa, şirket bu kişinin zararlarından da sorumlu tutulabilir.
Sonuç ve Öneriler
Şirkete kayıtlı ticari bir aracı, şirketle bordrolu bir bağı veya resmi bir sözleşme ilişkisi (alt taşeron vb.) olmayan bir kişiye "emanet" olarak vermek, iyiniyetli bir davranış gibi görünse de, hukuken mayınlı bir tarlaya adım atmaktır.
Bu basit eylemin sonuçları; milyonluk SGK rücu davaları, ödenmeyen kasko bedelleri, üçüncü şahıslara karşı doğan sınırsız tazminat sorumluluğu ve ağır idari para cezaları olabilir.
Şirketler Ne Yapmalı?
Net Bir Araç Politikası: Şirket içinde, araçların kimler tarafından, hangi şartlarda ve hangi amaçlarla kullanılabileceğini belirten yazılı bir "Şirket Aracı Kullanım Politikası ve Talimatı" oluşturulmalı ve bu talimat tüm çalışanlara tebliğ edilmelidir.
"Emanet" Yasağı: Bu politikada, şirket araçlarının (ticari veya binek fark etmeksizin) şirket çalışanı olmayan üçüncü kişilere (aile bireyleri dahil) emanet verilmesi kesin bir dille yasaklanmalıdır.
Kasko Poliçesi Kontrolü: Kasko poliçelerinin "yetkili sürücü" tanımları dikkatle incelenmeli, gerekirse ek prim ödenerek "şirket izniyle aracı kullanan herkes" (No-name sürücü) teminatı ekletilmelidir.
Kayıt ve Takip: Araçların nerede olduğu ve kim tarafından kullanıldığı (araç takip sistemleri, araç zimmet formları vb.) düzenli olarak kayıt altında tutulmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, hukuk nezdinde "emanet" verilen anahtar değil, şirketin tüm hukuki ve cezai sorumluluğudur.